Muzik calici calismiyor


M. Akif Mısır’a neden gitti?

Tür:

Türkiye’de birileri, M. Âkif’ten, büyük rahatsızlık duyuyorlar. Âkif’i “geri kafalı bir kimse” olarak görüyor, gösteriyorlar. Ve dünkü ya­zımda da belirttiğim gibi, İstiklâl Marşı şairimizi “başındaki fesi çıkar­mamak için kaçıp Mısır’a giden bir zavallı kimse” kılığına sokuyorlar. Âkif hakkında böyle düşünenler, bizim modern yobazlarımızdır. Onla­rın Âkif’e saldırmaları, İslam düşmanı olmalarından kaynaklanıyor. Adamlar, milletimizin okumamasından, Âkif’i yeteri kadar tanımama­sından istifade ederek yazıp çiziyorlar.

Firenk gömleği giyen, kıravat bağlayan, ceket pantolonla yaşayan koca Âkif, bir takım kuş beyinlilere göre “kâfir olacağını düşünmü­yor da putperest bir kavmin (Frigyalıların) bulduğu fesi başından çı­kardığı takdirde dinden kopacağına inanıyor” öyle mi? Evvela şunu çok iyi bilmeliyiz ki Âkif Mısır’a beş defa gitti. Önce, 1914 yılında, resmî bir vazifeyle Mısır’a yollandı. Sonra 1918 yılında Mısır’da oldu. Sonra 1923-1924-1925 yıllarında Mısır’ın yolunu tuttu. 1925 yılında Mısır’a gittiği zaman, Türkiye’de daha şapka inkılâbı yapılmamıştı. Şapka inkılâbı onun, Mısır’a gitmesinden 5-6 ay sonra oldu. Âkif, 1925 yılında Mısır’a gitmeseydi bile şapka giymek mecburiyeti yok­tu. Çünkü devlet memuru değildi. Şapka, devlet memurları içindi.

Büyük, çok büyük bir vatanseverdi. 1936 yılında vatanımıza döndü­ğü zaman demişti ki: “Mısır’da 11 yıl kaldım. 11 gün daha kalsay­dım; çıldıracaktım!” Şimdi aklımıza şu soru gelecektir: “Öyleyse bü­yük vatansever Âkif, Mısır’a neden gitti?”

Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadeleye başladığı zaman Âkif, gönül­lü olarak bu harekete katıldı. Çeşitli şehirlerimizde konuşarak, halkı Millî Mücadele’nin içine çekmeye çalıştı. Küçük çapta başlayan is­yanları bastırmak için çırpınıp durdu. Camilerde yaptığı vaazlar, on­binlerce adet bastırılarak cephelerdeki askerlerimize ulaştırıldı.

23 Nisan 1920 tarihinde T.B.M.M. açılınca, M. Âkif, Burdur Milletve­kili olarak Ankara’da kaldı. İstiklâl Marşımızı yazdı. Mecliste sessiz-sedasız bir milletvekiliydi. Ancak Cumhuriyetimizin ilânına rağmen bir muhalefet partimiz yoktu. Kurulan iki ayrı parti de kapatılmıştı. Muhalefetin sesi kısılmıştı. Ama Meclis içinde bir muhalif grup vardı. Zaman zaman çok sert tartışmalar oluyordu. Muhalif milletvekilleri arasında, Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey dikkat çekiyordu. Hukü­met, Ali Şükrü Beyin muhalefetinden çok rahatsızdı. Ali Şükrü Bey, Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldü. Meclis­te, büyük fırtınalar koptu. Atatürk, Birinci Büyük Millet Meclisini, sü­resinden bir yıl önce fesh etti. O Meclisin muhalif milletvekillerinden hiçbiri, ikinci meclise giremedi. Mehmet Âkif Ersoy da seçilemeyen­ler arasındaydı. İşsiz güçsüz kalmıştı. Üstelik beş çocuk babasıydı. Geçimini sağlamak için, câmi avlularında mendil açamazdı. İşte Âkif’in o sıkıntılı günlerinde, çok yakın dostlarından ve Mısır Hıdivle­rinden Abbas Halim Paşa, onu beraberinde Mısır’a götürdü. Âkif Mı­sır’da, El-Ezher üniversitesinde müderris olarak 11 yıl çalıştı. Çoluk-çocuğunu geçindirmek imkânı buldu. Onun Mısır’a gidişini, başındaki fese bağlayan modern yobazlarımızın öfkesi, İslamiyet var oldukça devam edecektir. Çünkü fes bir basit gerekçedir. Âkif’e düşmanlık, Âkif günlerine öfke, onun hem muhteşem SAFAHAT isimli eserin­den, hem de destansı yaşayışiyle mükemmel bir Müslüman olmasın­dan ileri geliyor.

(Y. Bülent Bakiler, Türkiye, 12-2008)

Bookmark and Share