Sağlık Bakanının Bağımlı Eşi
İffet Hanım. Osmanlı Devleti’nin en yüksek askeri rütbesi olan seraskerlik rütbesine ulaşmış, II. Abdülhamit’in en güvendiği isim olan Mehmet Rıza (1844-1920) Paşa’nın torunuydu. İffet, dedesinin Vaniköy’deki Serasker Rıza Paşa Yalısında doğdu. Babası Şükrü Paşa da askerdi. Babası kızına genç yaşta ölen kız kardeşinin adını vermişti. Şükrü Paşa’nın diğer kızı Hayat Hanım, CHP Milletvekili Reşit Saffet Atabinen’le evliydi. İffet Hanım’ın amcası Türkiye’nin ilk fabrikatörlerinden; Süreyya Sineması ve Süreyya Plajı sahibi CHP Milletvekili Süreyya İlmen idi. İffet Hanım evlendiğinde 18 yaşındaydı. 34 yaşındaki Dr. Rıza Nur’a ilk görüşte aşık oldu. Nikah için düğün ya da tören yapılmadı; çünkü evlilik Fransa/Nice’de gerçekleşti. Nice’de olmasının nedeni, kimi İttihatçı karşıtları II. Abdülhamit tahttan indirilince yurt dışına gitti. Serasker Mehmet Rıza Paşa ve oğlu Şükrü Paşa da gidenler arasındaydı. Korkuyorlardı; İttihatçılar eski yolsuzluk dosyalarını açmış; Serasker Rıza Paşa Yalısı’na el koyup, yalıyı Rehberi İttihat Mektebi yapmıştı. Dr. Rıza Nur da İttihatçıların düşmanıydı ve yurt dışına sürgüne gitti. Evlilik Şükrü Paşa’nın isteğiyle oldu; damadına düğün hediyesi olarak elmas kol düğmeleri verdi. İffet Hanım, dedesinin Nice’de Mont-Boron’da bulunan yalısında Dr. Rıza ile dünya evine girdi. Sonra hayatları Cenevre, Paris, Kahire, İstanbul ve Ankara’da geçti.
Yıl: 1921. Yer: Ankara. Dr. Rıza Nur, Sağlık Bakanı. O dönem yaşadıklarını Dr. Rıza Nur anılarında ayrıntılarıyla kaleme aldı. Ruh sağlığı pek yerinde olmayan Rıza Nur’un eşinin uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili yazdıklarını özetleyeyim. İffet Hanım, katıldığı bir arkadaş toplantısında, yemeği fazla kaçırması sonucu rahatsızlandı. Yaklaşık bir hafta sonra tekrar gittiği toplantıda aşırı yemesi yüzünden bir kez daha rahatsızlandı ve karın bölgesinde dayanılmaz sancılar meydana geldi. Acılarının dinmesi için Dr. Rıza Nur morfin uyguladı. Fakat. Ağrı geçtikten sonra İffet Hanım yeniden morfin şırıngası istedi. Türlü huysuzluklar yaptı; kavgalar çıkardı. Ankara’ya rezil olmak istemeyen Dr. Rıza Nur, bir morfin uygulaması daha yaptı. Ancak yetmedi; İffet Hanım ertesi gün bir şırınga daha istedi! Ve Dr. Rıza Nur bir daha morfin şırıngası yapmak zorunda kaldı! Fakat anladı ki, eşi İffet morfinman olma yolundaydı; korkmaya başladı. Dr. Rıza Nur, anılarında detaylı bilgiler veriyor; örneğin, eşi İffet’in akrabalarından Cemal Paşa’nın baldızı Fuat Köprülü’nün eşi Hadiye de morfinmandı ve galiba eşi İffet ona özenmişti!
Rıza Nur’un yazdığına göre, aile içinde morfin yüzünden sürekli kavga çıkmaya başladı. Dr. Rıza Nur, tartışmaların ardından bir türlü yatıştırılamayan İffet Hanım’a her seferinde bir morfin daha uyguladı. İffet Hanım, morfinle sakinleşiyor ve evdeki fırtına diniyordu. Ancak. Evdeki mutlulukları kısa sürüyordu. Çünkü, aradan birkaç gün geçince İffet Hanım ağlamaya, yalvarmaya başlıyor; ağrısı olduğunu söylüyor; ve morfin istiyordu! Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur her seferinde şırınga yapmak zorunda kalıyordu. Bu yaşananlar rutin olarak devam etti. İffet Hanım, ağrım var dedikçe Dr. Rıza Nur evde kavga olmasın diye morfin yaptı. Sonuçta. İffet Hanım artık bir morfinmandı. Sağlığı bozulan İffet Hanım’a bu zor günlerinde yardımcı olan arkadaşlarından biri de Mevhibe İnönü Hanım idi. Lozan’dan sonra İsmet İnönü ile Dr. Rıza Nur’un ilişkisi bozuldu ama İffet Hanım’ın İnönülerle dostluğu hep sürdü.
Tedavi için Nur ailesi İstanbul’a geldi. Tokatlıyan Otel’de kaldılar. Böbrek taşı olmasından şüphelendikleri İffet Hanım’ın röntgen filmini çektirdiler. Böbrek taşına rastlanmadı. Ağrıları sürüyordu. Rıza Nur, eşini İtalyan Hastanesi’ne yatırdı. Hastanede ağrıları daha da şiddetlenince morfinin derecesi artırıldı. İffet Hanım, artık yemek yiyemiyordu; bir yudum su içse kusuyordu. Bu hastanede de uygulanan tedavinin işe yaramadığını gören Dr. Rıza Nur, eşini Viyana’ya götürdü. Çare bulmak umuduyla gittikleri Viyana’da, İffet Hanım hastaneden kaçtı ve iki kutu morfinle geri döndü. Hekimlerin sert tavrı karşısında zorla bıraktırıldı morfin. Babası Şükrü Paşa ile Dr. Rıza Nur dargındılar. İffet Hanım babasının yanına kaçtı. Kızının giderek kötüleştiğini gören Şükrü Paşa kızını damadının yanına gönderdi. Viyana’daki tedavi kaldığı yerden devam etti ve burada uygulanan tedavi iyi geldi. Ağrısız, morfinsiz olarak İstanbul’a geldi Nur Ailesi. Fakat çok geçmedi. İffet Hanım yine morfine başladı.
Ankara’da yaptıkları kavga bu kez İstanbul Kadıköy’deki evde tekrar başladı. Dr. Rıza Nur, evdeki morfinleri sakladı. Verdiği morfinin dozunu düşürdü. Hiçbiri yeterli olmadı. İffet Hanım, kilitli dolapları açıyor; bavulları kesiyor; çekmeceleri kırıyor yine de buluyordu morfini. Bulamadığında taklit reçete yazıp, eczanelerden temin ediyordu. Bu arada. Artık yıkanmayı da kesmişti. Yüzünü bile yıkamıyordu. Pisti üzeri başı, bakımsızdı. Morfini yapıp bütün gün yataktan çıkmıyordu. Dr. Rıza Nur son kez şansını denedi; sahte morfin ampulleri yaptırdı; 15 gün boyunca İffet Hanım morfin yapıldığını düşünse de, enjekte edilen suydu. 15 gün sonunda Dr. Rıza Nur itiraf ettiğinde ise kıyamet koptu. İffet Hanım yeniden morfine başladı. Ardından. Birkaç ay sonra sinirleri bozuldu; hafıza kaybı da yaşamaya başladı. Evdeki hizmetçilere saldırıyor, dövüp ağlatıyor, ağlarken de şarkı söylettiriyordu! Dr. Rıza Nur, eşinin Avrupa’da bir akıl hastanesine yatırılmasının en uygun olacağını düşündü ve Fransa’ya gittiler. İffet Hanım, Lyon’da hastaneye yatırıldı. Bir gece. İffet Hanım, intihar etti. Müdahale ile kurtarıldı. Pencereleri tepeden demirli, hususi deli odasında tütünsüz ve morfinsiz bırakılarak tedavi edilmeye çalışıldı. Başarılmadı. Bu kez Paris’te hastaneye yatırıldı. İffet Hanım’ın para verdiği bir doktor, reçete ile bolca morfin yazmaya başladı. Artık kendisine morfin verecek bir doktor bulmuştu. Kavgaları bitmeyince İffet Hanım, eşyalarını toplayıp, evdeki üç bakıcıyı alıp evi terk etti. Boşandılar. Evlilikleri 19 yıl sürmüştü. İffet Hanım 1933’te Paris’te; Dr. Rıza Nur 1942’te İstanbul’da öldü.
Dr. Rıza Nur
Rıza Nur (1879, 1942), Türk siyasetçi, devlet adamı, yazar, Türkolog-tarihçi ve hekimdir. II. Meşrutiyet’in ilanı ile açılan Osmanlı Meclisi Mebusan’ının ilk döneminde ve |1. ve 2. Dönem TBMM’de Sinop milletvekilliği yaptı, TBMM tarafından seçilen I. İcra Vekilleri Heyeti içinde Türkiye’nin ilk Maarif Vekili (Eğitim Bakanı) oldu, Moskova Antlaşması ve Lozan Antlaşması müzakerelerine katıldı. Mustafa Kemal Paşa ile arası açılan Dr. Rıza Nur, milletvekili olduğu halde, İzmir suikastine karışanların idam edilmeleri ve bunların kendisi gibi muhalif kimseler olmaları sebebiyle yurdu terketmiştir. 1926 yılında kitabında belirttiği bu gibi kuşku ve korkular nedeniyle Fransa’ya gitti ve Paris’e yerleşti. Mehmet Cavit Bey ve diğer suikastçı olduğu iddia edilenlerin, politik karşıtı olduklarından dolayı şahsen sevmemesine rağmen, onların komploda yer almadıklarını, dolaysıyla haksız yere öldürüldüklerini savunmuştur.[1] Önceki müttefiki ile bozuşup gücenen Dr. Rıza Nur, Atatürk’ün alkolizm iddiası hakkında geniş ölçüde yazmıştır.
1938 yılında, Atatürk öldükten sonra Türkiye’ye dönen Dr. Rıza Nur, vefat edene kadar İstanbul, Taksim’de kiraladığı 3 odalı bir apartman dairesinde yaşamıştır. Burası aynı zamanda Tanrıdağ Dergisi’nin de idarehanesi olmuştur. Dr. Rıza Nur İstanbul’da 8 Eylül 1942’de öldü. Hayat ve Hatıratım olarak bilinen 4 ciltlik kitabın ilk iki cildinde kendi hayatını ve hatıralarını, ikincisinde İnönü ile ilgili anılarını son cildinde ise Atatürk ile ilgili anılarını anlatır. Bu kitabında her ikisine de ağır ithamlar mevcuttur. Anılarında İnönü‘nün Kürt, Abdülhalik Renda’nın Arnavut, Rauf Orbay’ın ise Kafkasya kökenli olduğunu iddia etti. Mustafa Kemal‘in ise I. Dünya Savaşı’nda hızla yükseldiği Çanakkale cephesinden beri Almanlarla işbirliği yaptığını öne sürdü. Anılarını 1935 yılında, British Museum’a, 1960 yılına kadar yayımlanmamak kaydıyla gönderir. Altındağ Yayınları tarafından mikrofilm olarak getirilen “Hayat ve Hatıratım“ın ilk iki cildi, 1967 tarihinde tek cilt olarak ve sansürlü bir şekilde yayınlanmış olmasına rağmen 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu kapsamında toplatılmıştır.
Zindaşti Vakası
Uyuşturucu kaçakçılığından sabıkalı İran vatandaşı Naci Şerifi Zindaşti‘nin İstanbul Büyükçekmece’de hedef alındığı silahlı saldırının arkasından hem mafya filmlerini aratmayan bir hesaplaşma öyküsü hem de akıl almaz bağlantısı ortaya çıktı. Haziran ayının ortasında Amerikan Uyuşturucu Mücadele Birimi (DEA) ile Yunan Polisi uluslararası büyük bir operasyonla İran-Türkiye-Yunanistan-Arnavutluk hattından Avrupa’ya uyuşturucu taşıyan bir kartel çökertildi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da bir depoyu basan polisler Afganistan’dan alınan, İran’dan kamyonlarla yola çıkılarak Türkiye üzerinden Yunanistan’a getirilen eroinleri buldu. Ayrıca, yine Atina’da bir villayı basan polisler, 4’ü Türk 11 uyuşturucu baronunu tutukladı. İddiaya göre kartelin önemli ismi Zindaşti, yeniden uyuşturucu işine girmişti. İddiaya göre DEA’ya muhbirlik yapan Zindaşti bu operasyon için gerekli bilgileri paylaşmıştı. Yunanistan’da uyuşturucu karteli, kendilerini Zindaşti’nin ihbar ettiğini öğrenince hesaplaşmak için silahlı elemanlarını gönderdi. Katiller her sabah Zindaşti’nin kullandığı Porsche cipe trafik ışıklarında pusu kurdu. Direksiyon koltuğunda Zindaşti yerine, kızını okula götüren 23 yaşındaki yeğeni Devrim Öztunç ve kızı Arzu Şerifi öldü.
İranlı uyuşturucu baron 24 Eylül 2007’de İstanbul Büyükçekmece’de jandarmanın düzenlediği operasyonda 75 kilo eroinle yakalanarak tutuklanmıştı. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Dairesi, 23 Temmuz 2009 tarihli yazıyla durumu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi. Ergenekon Savcısı Cihan Kansız da, Maltepe 3 Nolu Cezaevi’ne 1 Eylül 2009 tarihli yazıyla Zindaşti’nin 21 Ekim 2009’da Beşiktaş Adliyesi’nde hazır edilmesi talimatını verdi. ABD’nin bu talebinden 11 ay sonra birileri harekete geçti. Zindaşti, Kemal Şerifi Seydani isimli sahte kimlikle Savcı Zekeriya Öz‘ün talimatıyla serbest bırakıldı ve Terazi kod adıyla Ergenekon Davası’nın gizli tanığı oldu. Zindaşti ifadelerinde Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay ile bazı hakimleri suçladı. Bunun üzerine Hukukçular Soruşturması başlatıldı. 14 ve 16. Ağır Ceza Hakimleri’nin rüşvetle iş yaptığı iddia etti. Kendisinin yargılanıp hapse girdiği eroin davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Erkan Canak ile 10. Ağır Ceza Başkanı Zafer Başkurt’un sürülmesini sağladı. Zindaşti, “Uluslararası bir uyuşturucu kaçakçılığı şebekesi var. Bunlar dünyanın her yerinde at koşturuyorlar. Devlete ve emniyete bilgi verdim, gereğinin yapılacağına inanıyorum” dedi. “Daha önce tehdit aldım” diyen Naci Şerifi Zindaşti, “Beklediğimiz birşeydi. Çocuklara birşey yapacaklarını zannetmiyordum. Hedef bendim” diye konuştu. Ergenekon’da gizli tanık olarak dinlenmesiyle ilgili soru sorulan Zindaşti, “O konuyla alakalı değil” ifadesini kullandı.
(Ferit Zengin, 2014)






















