Çivi Gerçekler
BBC Programcısı Jessica Williams, dünyanın röntgenini çekmiş. Tespitlerini ise “Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek” adını verdiği bir kitapta toplamış. Seyfi Öngider’in editörlüğündeki Aykırı Yayınevi’nden piyasaya yeni sürülen bu kitap, oldukça ilginç. İşte, dünyayı tersine çeviren 50 gerçek:
- Dünyada 27 milyon köle var.
- Çin’de 44 milyon kadın kayıp.
- 150’den fazla ülkede işkence var.
- Hindistan’da 44 milyon çocuk işçi var.
- Motorlu araçlar dakikada 2 insanı öldürüyor.
- 1 yılda 13.2 milyon Amerikalı, estetik ameliyat yaptırdı.
- 2002’de idamların yüzde 81’i ABD, Çin ve İran’da gerçekleşti.
- Brezilya’daki Avon kadınlarının sayısı, asker sayısından fazla.
- Kara mayınları nedeniyle saatte bir insan ölüyor ve sakat kalıyor.
- Sanayileşmiş ülkelerde insanlar, günde 6-7 kg katkı maddesi yiyor.
- Amerikalı 7 milyon kadın, 1 milyon erkek yeme bozukluğu çekiyor.
- Dünyadaki obez nüfusun üçte biri, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
- Dünya nüfusunun beşte biri, günlük 1 dolarında altında gelirle yaşıyor.
- Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl yaşıyor.
- İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında hükümetten daha fazla bilgiye sahip.
- ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik oranına sahip.
- 70’in üzerindeki ülkede aynı cinsten iki kişinin ilişkisi yasak, 9’unda ise cezası ölüm.
- Rusya’da yılda 12 binin üzerinde kadın aile içi şiddet sonucunda hayatını kaybediyor.
- 1977’den bu yana ABD’deki kürtaj kliniklerinde 80 bin şiddet ve taciz vakası yaşandı.
- Mc Donalds’ın altın kemerini tanıyanların sayısı, Hıristiyan tacını tanıyanlardan fazla.
- 15 yaşındaki İngilizlerin yarısı uyuşturucu kullanmış, dörtte biri sigara içiyor.
- Her gün dünya nüfusunun yedide biri, yani 800 milyon insan aç kalıyor.
- Dünya nüfusunun yüzde 70’i, bugüne dek hiç çevir sesi duymadı.
- Sigara içenlerin yüzde 82’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
- Amerikalı siyah erkeklerin hapse girme ihtimali, yüzde 33.
- Dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar.
- Amerikalıların üçte biri, uzaylıların geldiğine inanıyor.
- Kenya’da bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor.
- Petrol rezervleri 2040’da tükenebilir.
- Afrika’da 30 milyon kişi AIDS.
- Her yıl 10 dil ölüyor.
- Dünyanın üçte biri savaş halinde.
- Dünyada en az 300 bin düşünce suçlusu var.
- ABD, pornografiye yılda 10 milyar dolar harcıyor.
- ABD’nin, BM’ye 1 milyar dolardan fazla borcu var.
- Her yıl 2 milyon genç kız ve kadın sünnet ediliyor.
- Silahlı çatışmalarda 300 bin çocuk asker savaşıyor.
- İntiharla ölenlerin sayısı, çatışmalarda ölenlerden fazla.
- ABD’de her hafta ortalama 88 öğrenci sınıfa silah getiriyor.
- Her yıl 120 bin kadın veya genç kız, Batı Avrupa’ya satılıyor.
- Sıradan bir İngiliz, günde yaklaşık 300 defa kameraya yakalanıyor.
- Silahlı çatışmaların dörtte biri, doğal kaynakları ele geçirmek için yaşanıyor.
- ABD, haydut devlet diye ilan ettiği 7 ülkeden 33 kat daha fazla askeri harcama yapıyor.
- Washington’daki lobi endüstrisinde 67 bin kişi, her seçilmiş kongre üyesi için 125 kişi çalışıyor.
- İngiltere’de 2001 seçimlerinde 26 milyon kişi, Pop Idol’un ilk sezonunda 32 milyon kişi oy kullandı.
- Yoksul aile çocuklarının psikolojik sorun yaşama ihtimali, zengin aile çocuklarına göre 3 kat daha fazla.
- Yeni Zelanda’dan İngiltere’ye uçakla getirilen bir tane kivi, atmosfere kendi ağırlığının 5 katı sera gazı salıyor.
- Dünyanın en çok kazanan sporcusu golfçu Tiger Woods, yılda 78 milyon dolar, yani saniyede 148 dolar kazanıyor.
- Amerikalılar çöpe saatte 2.5 milyon plastik şişe atıyor, üç haftada bir Ay’a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor.
- AB’deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon, Afrika’nın yüzde 75’inin günlük geçiminden daha fazla.
Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphaneci
Mustafa Güzelgöz, 1921 yılında Ürgüp’te doğar. İlk ve orta öğrenimini Ürgüp’te bitirir. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra, İstanbul’a gitmeyi hedefler ama ailesi, onun Ürgüp’te kalmasını ister. Ürgüp’ün o zamanki kaymakamı Fahri Çıvgın’ın teklifiyle 1944 yılının Temmuz ayında 40 lira aylıkla Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne memur olarak atanır. Öncelikle, kendisinden önce çalışanlar tarafından “bu basma ve yazma kitaplar okunmaz” diye bir binanın rutubetli odasına atılan 2300 adet yazmayı depodan çıkarır. bütün yazmaları, cüzleri tek tek güneşe çıkartarak kurutur, tek odalı bir kütüphaneye bunları yerleştirerek gelecek kuşaklara hazırlar.
Güzelgöz, başta Ürgüp Kaymakamı olmak üzere birçok memurla birlikte bir köye adına selector denilen buğday temizleyicisinin açılış törenine gider. Köylüler ayağa kalkıp gelenleri karşılar bu sırada herkesin altına bir sandalye verilir; doktora, ziraatçıya, veterinere, sağlık memuruna, ortaokul müdürüne, öğretmene, nüfusçuya. Sonrasında da bir ikram faslı başlar. Köylü tanımadığı Güzelgöz’e bir sandalye bile sunmaz. Bir memur arkadaşı Güzelgöz’ le sandalyesini paylaşır. Güzelgöz bu olayı yaşadıktan sonra düşünür ve köylüye hak verir. Hürmet edilen,sandalya tutulan, ikramlar sunulan diğer memurların hepsinin bu köylüye az çok bir yararı dokunduğunu düşünür. Doktor hastalarına bakıyor, öğretmen çocuklarını okutuyor, veteriner hayvanlarını iyileştiriyor vb örnekleri sıralayarak kendisinin de bu köylünün yararına bir şeyler yapıp köylüden bir sandalyede alabileceğini düşünür.
“İnsan kitaba gideceğine, kitap insanın ayağına gelmelidir” diyen Güzelgöz, yolları olmadığı için şehre gelişi zor olan köylülere kitabı kendisi götürmek ister. Motorlu araçların gitmesinin mümkün olmadığı köylere eşek sırtında kitap götürmeyi planlayarak uygulamaya koyar. Bakanlıktan kadro tahsisi ister, kabul edilir. Güzelgöz, 200 TL’lik kadro için işe alınacak kişinin en az ilkokul mezunu olmasını ve eşeği olması şartını arar. Bunların içinden Bekir Koca’yı seçer. Bu köylere kitabı götürecek olan eşekler için sandıklar yaptırır ve her biri 90-100 adet kitap olan iki sandığı eşeğin semerine yerleştirir ve düşer yollara. İlk durağı Karlık köyüdür. Köylünün okuma alışkanlığının oluşması için ilk önce; Karacaoğlan, Aşık Garip, Hazreti Ali’nin Hayber Kalesi Cengi gibi kitaplar götürür. Daha sonraki zamanlarda halkın yararına olacak tarım, hayvancılık v.b. konularda kitaplar bulundurulur. Okuma zevki gelişen köylüler zaman içinde tarih, tarihi romanlar, dini kitaplar, tarım ve sağlık konularında kitapları ve Dünya klasiklerini okumaya başlarlar. Özellikle Karain köyünde Balzac okunmaya başlamıştır.
Köylü kadınların geleneklerden dolayı erkeklerin yoğun olduğu yerlere gitmeme eğilimi ve işlerinin yoğunluğu kütüphaneye gelmemelerinin nedenlerinden bazılarıdır. Erkeklere oranla kütüphaneye çok az gelen yore kadınlarını kütüphaneye nasıl çekerim diye düşünen Güzelgöz, iyi bir formül bulur. Yıllık okuyucu sayısı: 24.000; kadın okuyucu sayısı: 2000. Kütüphanelere dikiş makineleri alarak kadınların kütüphaneyi daha çok kullanmalarını sağlamayı planlar. . Kütüphanenin tatil olduğu Salı günlerini sadece kadınlara açar. Eşekli Kütüphane sistemiyle Bakanlığın ve dünyanın ilgisini çeken Güzelgöz kadınları da kütüphaneye çekmenin yollarını planlarken şöyle diyor; “Baktım kadınlar gelmiyor, demir parmakların ardından bakıyor; içeri giremiyorlar. O zamanlar Zenith marka dikiş makineleri yeni çıkmıştı. Hemen bu kuruma bir mektup yazdım Reklamlarını da yapacağımı belirterek her kitaplığa birer dikiş makinesi istedim. İyi insanlarmış; tez vakitte bir Singer, dokuz tanede Zenith marka dikiş makinesi yolladılar. Makineleri kütüphaneye yerleştirdim. Masaların üstlerine Ören Bayan’ın dikiş nakış örneklerini içeren broşürler koydum Sonra da köyün erkeklerini toplayıp onlarla konuştum. Salı günleri hanımın buraya gelecek, burada oturacak dedim. Beklemeye başladım. Gencecik güzel güzel bayanlar, çeyizlerini düzmek üzere kütüphaneye gelmeye başladılar.”
1963 yılında Amerika’da yapılan bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının yarıştığı bir yarışma düzenlenir. Türkiye’nin de yarışmaya aday bildirmesi istenir. Yazı Devlet Planlama Teşkilatına ulaşır. DPT yetkilileri Güzelgöz’ün yaptığı çalışmaları düşünerek yarışmaya onun katılmasına karar verir. Evrakların yarışma yetkililerine ulaştırılmasından kısa bir sure sonra Amerikan Haberler Merkezi’nden 3 kişi incelemeler yapmak üzere Ürgüp’e gelir. Konuklar köyün muhtarını da yanlarına alarak Güzelgöz’ü hiç işe karıştırmadan incelemelere başlarlar.
Eşekli Kütüphane - Ürgüp - 1944
Köyde eşeğin sırtında gitmekte olan köylüyü durdurup ona bir kitap uzatarak kitap okumasını isterler, köylü okumaya başlar. Daha sonra sırasıyla köylü kadınlara, yaşlılara, gençlere kitap uzatırlar ve kimden uzattıkları kitabı okumasını isteseler hep olumlu sonuç alırlar. Bu rapora, inceleme esnasında çektikleri birbirinden ilginç ve güzel fotoğrafı da ekleyerek yarışma jürisine sunarlar. Yarışma sonuçlanır ve Güzelgöz, “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” ni alır. 21 Kasım 1963 tarihinde bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının eserleri toplanır. İlk eleme sonrasında geriye beş aday kalır. Bu beş adaydan geriye en kuvvetli iki aday İtalya ve Türkiye’nin adaylarıdır. İtalya’nın adayı, ülkesindeki köprüaltı çocuklarını okutmuş, yetiştirmiş, üniversiteyi bitirmelerini sağlamış onların topluma kazandırılması için uğraşlar vermiş. Jüri üyelerinin yarısı büyük ödülün İtalyan adaya verilmesinden yana. Son ana kadar oyunun kimden yana olduğunu söylemeyen jüri başkanı Dwight Cooke söze şöyle başlar: “Benim oyum Türkiye’ye. Eğer İtalyan adayın eğittiği, yetiştirdiği çocuklara eşekle kitap gitseydi köprüaltı çocukları olmazdı. Türkiye’den katılan aday köprüaltı çocukları olmasın diye çalışmalar yapmıştır.”
Ve Türkiye birinci olur. Güzelgöz, olanaksızlıklardan dolayı gidemediği ödül töreninin sonucunu kütüphanede görevi başında iken gelen telefonla öğrenir. Telefondaki ses, Amerika’da Dünya Ülkeleri Yaratıcılar Birinciliğini aldığını bildirir. Ulusal ve uluslararası basında çıkan yazılar sayesinde kütüphaneye destek yağmaya başlar.Amerikalı bir yardım kuruluşu Ürgüp ve çevresinde yapılan çalışmaları yakından takip eder ve çalışmaları çok sempatik bulur. Modern bir vasıtayla gezici kütüphane çalışmaları gerçekleşsin diye 1960 model yeni bir Jeep hediye edilir. Hediye edilen jeep sayesinde ulaşımı Jeeple rahat olabilecek köylere gidilir. Aynı zamanda eşek, katır ve atlarla yapılan gezici kütüphane çalışmaları da devam eder. Çok yönlü bir kişilik olan Güzelgöz, Halkevi ve Belediye Başkanlığı da yapar ve yörede halıcılık kursları açar. Günümüze kadar gelen meşhur Ürgüp halılarının oluşmasının temelleri o yıllarda atılır. Bir gün, Ankara’dan bir müfettiş gelir. Olayı Güzelgöz’den dinleyelim: “Hakkımda şikayet olduğunu, başka işlerle uğraşıp kendi işimi yapmadığımı, savunmamı yazmam gerektiğini söyledi. Onca verilen ödüllerden, takdirnamelerden sonra böyle bir olaya çok üzüldüm. Teslim aldığım kitap sayısını iki bin üç yüzden iki yüz bine çıkardım. Kitaplığı genişletip ikinci katı çıktık. Okur sayısını arttırdık; insaf. Bugüne kadar saklayacak hiçbir şeyim olmadı.”
Bunun üzerine emekliliğini ister, Eşekli kütüphaneci. Köyde kendisine bir güzel jübile yapılır. Onun bütün bu çalışmalarından Fakir Baykurt haberdar olur ve “Eşekli Kütüphaneci” isimli romanını yazmaya başlar ancak romanını tamamlayamadan 11 Ekim 1999 da Almanya’da vefat eder, kitabı tamamlamak Fakir Baykurt’un kızı Işık Baykurt’a düşer. Ve Baykurt’un ölümünden 11 ay sonra yayınlanır. Mustafa Güzelgöz, Fakir Baykurt’la olan tanışmalarını ve hakkında yazılan kitapla ilgili duygularını şöyle dile getiriyor: “Almanya’da öğretmenlik yapan bir yeğenim vardı; Necile Delicioğlu. ‘Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphaneci’ adlı bir kitap çıkınca, bir kitap da Almanya’ya yolladım. Fakir Bayburt, bu eseri okumuş; Necile’ye , ‘Okudum, okuduğuma doyamadım;bana da bir tane göndersin’ demiş. Ardından Fakir’in Cumhuriyet gazetesinde, ‘Çağdaş Bir Masal Kahramanı’ başlıklı yazısı çıktı. Sonra Ürgüp’e gelip bize konuk oldu. Bana,’ Bu. İnsanüstü bir çalışma. Bu kadar eşeği katırı bir araya getirip de nasıl başardın bunca işi ’diye sormuştu. Fakir Bayburt,bu ülkenin ender aydın insanlarından biri. Fakir’in kitabı, ailemizi derinden etkiledi. Torunlarıma kadar ailece okuduk. Bu roman , bizim için bir ‘ağlama’ duvarı oldu. Hanımım ‘Bey!Elli yıllık çalışman boşa gitmemiş’ deyip ağladı; ben de ağladım.”
Her hikayenin sonu olduğu gibi biz de masalımızın sonuna geldik. Mustafa Güzelgöz, Anadolu’nun aydınlanmasının isimsiz kahramanlarından biri. 84 yaşında solunum yetmezliğine bağlı kalp rahatsızlığından 17 Şubat 2005 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Siperde Okunan Kitaplar
Hep şu söylenir. Avrupa ortaçağ karanlığını yaşarken İslam kültürü ışık saçıyordu. Arap coğrafyası altın çağındaydı. Sonra da şu sorulur; ne oldu da İslam coğrafyası Ortaçağ’a dönüş yaptı, Avrupa bilgi çağının kapısını açtı. Tek bir nedeni yok tabii. Birden fazla faktör var. Ama şu gerçek ki; İtalya’da ortaya çıkan veya başlatılan Rönesans İslam kültürünün eseridir; zorlamasıdır. Rönesans’la roller değişti.
Tarih dergisinin temmuz sayısında Enis Batur’un çok güzel bir makalesi var. Batur, İslam uygarlığının Avrupa’da güçlü olduğu dönemde getirdiği katkıları kaleme almış. Tarım teknolojisinden hayvancılığa. Astronomiden astrolojiye. Tıptan trigonometriye kadar. Mesela, kâğıt Avrupa’ya Arapların eliyle ulaşmış. Arapların Sanskritçe ve Yunancadan çevirdikleri metinler Arapçadan Batı dillerine aktarılmış. Batı büyük düşünürlerden birkaçının sadece adını bilirken klasik metinler eski Yunancadan Arapçaya çevrilmiş.
Rönesans’ın nedenlerinden biri de kâğıt ve eski Yunan kültürünün öğrenilmesi değil mi? Skolastik düşüncenin kırılması. Peki, sonra ne oldu? Doğan Hızlan’ın yazısından öğrendim. Stuttgart yakınlarında edebiyat ve savaş konulu bir sergi açılmış. Konusu; Birinci Dünya Savaşı’nda cephede ne okundu? Siperde, hendeklerde askerlerin okuduğu kitaplar. 1914’te. Cepheye 20 milyon kitap gönderilmiş. Kızılhaç 1916’dan itibaren cepheye gönderilmek için kitap bağış kampanyası başlatmış. Gezici kütüphaneler savaş sırasında kurulmuş. Savaşın ilk dört ayında cepheye gönderilen kitap sayası 3 milyonmuş!. İş öyle hale gelmiş ki; lütfen cepheye savaş kitabı göndermeyin, zaten kendileri savaşıyor diye çağrılar yapılmış.
Ortaçağ karanlığından kurtulan Batı, okuyarak bu hale geldi. Avrupa’daki Ortaçağ karanlığını aydınlatan İslam dünyasında ise tam tersi. Kendimize bakalım. Bırakan cepheyi, bırakın siperi, deniz kenarında keyif çatanların elinde kitap görüyor musunuz? Kitabı geçtim. Gazete, dergi. Parkta, çay bahçesinde, kahvede, kırda, bayırda uzanmış kitap okuyan var mı? Yok. Hadi tek tük diyelim. Zaten elinde kitap olan varsa bilin ki Türk değildir. Vaziyet böyle. Durup durup, ‘ne oldu da böyle oldu’ diye hayıflanmayı bırakalım.
(Mehmet Tezkan)
Paralel Kürdistan
Eski Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Program Müdürü, ekonomist-yazar Bartu Soral, dikkat çeken bir kitap yazdı: Paralel Kürdistan Kumpası. Soral, kitabında PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hangi zeminde buluştuğunu ve Türkiye’ye dayatılan Kürdistan kartının şifrelerini gözler önüne seriyor. Bölünmenin eşiğinde bir ülke Türkiye. Emperyalist merkezlerin ve onların işbirlikçilerinin büyük rüyası Kürdistan! Sevr’den bu yana bitmek bilmeyen bir oyun. Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Kürt milliyetçiliği adeta bir isyan enstrümanı oldu. İsyan çıkaranların tamamı, Şeyh Said, Seyid Rıza hep feodal düzen içinde toprak ağalığını, şeyhliği ve mollalığı kullanarak o bölgede hükümdarlık kurdular. Cumhuriyet ve bütün devrimler, toprak reformu girişimleri bu ağaları, beyleri, şeyhleri tarih boyunca rahatsız etti. Ellerindeki hükümdarlığı kaybedecekleri için sürekli kanlı isyanlar çıkarttılar ve çıkarmaya devam ediyorlar.
Şayet davamızda başarıya ulaşırsak, ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazırım diyen Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani, sonra PKK hepsinde düzenek aynı. Bölünmeye giden yolun kilometre taşları. Dış güçler her dönemde olduğu gibi bugün de etnik milliyetçileri kullanıyor. Ekonomist Bartu Soral, Türkiye’nin kıstırılmak istendiği kapanı yazdı. Bölünmeye doğru adım adım giden yolun kilometre taşlarını ve pek çok sorunun yanıtını belgeleriyle gözler önüne seriyor Soral. Sözde demokrasi, özgürlük, insan hakları savunucusu görünümündeki TESEV, Soros, Sezgin Tanrıkulu, Osman Kavala ve Etyen Mahçupyan’ın açılım sürecinde oynadığı rolleri bütün çıplaklığıyla anlatıyor. Ve AKP’nin BM’den aldığı 37 milyon dolarlık Birleşmiş Milletler Fonu’nu Kürt Açılımı için kullanma noktasına getiren olaylar silsilesini tüm ayrıntılarıyla sunuyor. Tarihteki Kürt milliyetçiliği isyanlarını nasıl okumalı?
- Tarihteki Kürt milliyetçiliği isyanlarını nasıl okumalı?
- Irak, Barzaniler ve Körfez Savaşında neler yaşandı?
- Petrol ve doğalgaz zenginliği kavganın ana sebebi mi?
- Genelkurmay raporları, Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis suikastları neyi işaret ediyor?
- Çekiç güç bölgeye nasıl yerleşti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nasıl kullanıldı?
- Kemal Derviş neden parti kuracağını ilan etti, sonra 10 gün Amerika’ya neden gitti?
- ABD çekiç güç ile Kuzey Irak’ta Kürdistan’ı kurarken, bir yandan PKK’yı mı destekledi?
- Büyük Kürdistan’ın kurulması için son hamle olan ikinci Irak savaşı öncesi neler yaşandı?
- AKP’nin önü nasıl açıldı. Kürt açılımı ne zaman başladı, kimler hangi davalarla tasfiye edildi?
- Savaşa ve kurulmak istenen Kürdistan’a karşı duran Bülent Ecevit hükümetine operasyonu kim yaptı?
- Diyarbakır’da PKK’nın kurduğu paralel devlet bugün hangi düzeye geldi? Bölgede neler oluyor, PKK nereleri ele geçirdi?
- 2001 ikiz kuleler saldırıları öncesi hangi gelişmeler yaşandı? Amerika dış siyasetindeki makas değişikliğine hangi sebeple ihtiyaç duydu?
- Diyarbakır, Siirt ve Batman’da kırsal kalkınmada kullanılmak amacıyla BM’den alınan 37 milyon dolar için kimler operasyon yaptı, hangi belgeler ortaya saçıldı?
Kemal Derviş‘e, ”CHP’nin ekonomik programına katkı yapacakmış! Sen önce PKK’ya aktarmak istediğin 37 milyon doların hesabını ver’‘ diye seslenen Soral, şu önemli açıklamalarda bulundu: ”Birleşmiş Milletler’de beraber görev yaptık. Ben UNDP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı müdürüyken, o başkan oldu. Sene 2007. AKP hükümeti BM’den 37 milyon dolar kredi aldı. Bu para köylerin kalkınması için kullanılacaktı. Ama para geldikten sonra AKP ve PKK-BDP koalisyonu 37 milyon doları Kürtçülük için kullanmak istedi. Bugün süreç yürütüyorlar ya, Kürdistan için. PKK Diyarbakır’da paralel bir devlet kurdu ya. İşte o projeler için kullanmak istediler krediyi. İtiraz ettim. Büyük olay çıktı. Sonuna kadar direndim. Başkan Derviş’ti. Bütün belgeleri yolladım. Olay çok açık ve netti. Belgeliydi. Hiçbir şey yapmadığı gibi Kürtçülerle beraber hareket etti. CIA’nın yan kuruluşu Stratfor tarafından kodlanmış Sezgin Tanrıkulu, AKP’nin akil adamı Etyen Mahçupyan ve Osman Kavala. Takım halinde Kürdistan’ı kurdurmak istiyorlar.
Türk finans sisteminin yeniden yapılanmasını sağlayan Güçlü Ekonomi Programı’nı hazırlayan Derviş, AKP’yi iktidarda tutan sıcak para sisteminin de mimarlarından. Derviş görevde olduğu dönemde Washington’da yaptığı bir konuşmada ”Para bulabilmemiz için 15 günde 15 yasa çıkartmamız gerekiyor” demişti. Bundan sonra IMF’nin direktifleri doğrultusunda söz konusu reformlar yasalaştırılıp hayata geçirildi.



